logo
Hatay Bayrağı
Belgelerin ışığında gün gün Hatay'ın Kurtuluş Savaşı, Devletleşme ve Anavatana katılma süreci.

Takip Et:

Hatay Meselesi | Tayfur Sökmen
Antakya, İskenderun Türk’ün iki kızıdır, Bayrağında biri ay biri de yıldızıdır, Yurttan uzan illerde ağlıyor bu yavrular, Türk’ün tunçtan bağrında bu en büyük sızıdır. Bu sızıyı sevince çevirmeyi Türk bildi, Şahlanarak önüne ne geldiyse devirdi, Gözünüzün yaşını silin ey Hataylılar, Türk’ün tunçtan ordusu, seninle coştu geldi.
Hatay, Antakya, Hatay Devleti, Tayfur Sökmen, Mursaloğlu Tayfur Bey, Mustafa Kemal Atatürk, Hatay Meselesi, Devlet, Sancak, Millet, Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milleti, Hatay'ın Kurtuluşu
291
portfolio_page-template-default,single,single-portfolio_page,postid-291,qode-social-login-1.0,qode-restaurant-1.0,ajax_fade,page_not_loaded,,select-theme-ver-4.1,side_area_slide_with_content,wpb-js-composer js-comp-ver-5.2,vc_responsive
Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen Dosyası

Tayfur Sökmen

Tayfur Sökmen Bey, Konar-Göçer Türkmen olunun 24 Oğuz Boyundan biri olan ve Bayat kolunun obalarını teşkil eden Reyhaniye aşiretine
mensuptur. Ailesi bu aşiretin kollarından birini oluşturur. Mürselzadeler (Mursaloğulları) adıyla anılır. Reyhanlı Türkmenleri 3000 çadırdan oluşup, yazları Sivas’ın güneyinde, kışları ise Hatay’ın Amik Ovası’nda kışlamaktadılar. Bu aşiretler 13 koldan oluşmaktadır. Bu kollar Mursallı (2 kol), Bahadırlı (2 kol), Sarıcalı (2 kol), Kodallı, Coşlu, Torunlu, Karaahmetli, Löklü, Yirdinli ve Tevekkellidir. Tayfur Bey, 1892 yılında, Alaybeyli’de Beyazid-i Bestami Hazretlerinin bulunduğu mekanı imar ve inşa ederek kendisine ikametgah olarak ayırdığı Kırıkhan alaybeyli köyünde Paşanın beşinci erkek evladı olarak dünyaya gelmiştir. Babası Mustafa Şevki Paşa, annesi Şayan Hanım’dır. Dört erkek
kardeşten üçüncüsüdür. Babası Mustafa Şevki Paşa Mirmiran (Tümgeneral) ve Rumeli Beylerbey’i rütbesiyle Reyhanlı Boybey’idir. 1864-1867 yılında Güneydoğu ayaklanmasında Gavurdağı aşiret ve eşkıyasının yola getirilmesiyle görevli, Fırka-i Islahiye Kumandanı Derviş Paşa’nın yanında yer almıştır.

Tayfur Bey, Ilka ve Rüştiye Mekteplerini bitirdikten sonra özel öğretmenler tarafından uzun müddet tahsil yapmıştır. Tayfur Bey’in çocukluk ve gençlik yılları, babasının yaptırmış olduğu Kırıkhan’ın Alaybeyli köyünün yanındaki Bayezid-i Bestami Ziyaretindeki konakta geçmiştir. O, bu toprakların insanıydı. Onun hayatı iki mücadele yolunda geçti:

Biri silahlı, diğeri siyasi mücadeledir. 1914-1918 I.Dünya Savaşında istihbarat hizmetlerinde görev aldı. 1915-1916 yılları arasında
Kırıkhan-Hassa Askeri sevkiyatı ve top nakliyatı için yol yapımında çalıştı. 1918 yılında Hatay’ı işgal eden Fransızlara karşı çete kurdu. Bu arada Antakya’da Arap Hükümeti kuruldu. Buna karşı tepki gösteren ve mücadeleye katılan ilk Türk ileri gelenleri arasında yerini aldı. Tayfur Bey bundan sonra Halep’te ordu kumandanı Nihat Paşa’nın mahiyetinde istihbarat görevlisi olarak çalıştı. Savaşın Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanması ve ordumuzun çekilmesi üzerine bu görevden ayrıldı.

Mustafa Kemal Paşa ile ilk defa o sırada Halep’te Baron Otel’inde tanıştı. Ekim 1918 başlarında tekrar Reyhaniye’ye döndü. Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin kurulması üzerine Tayfur Bey ve arkadaşları Reyhanlı’da buna benzer bir cemiyet kurup Fransızlara karşı yapmayı düşündükleri isyanı görüşmek üzere Antep’te bulunan Cemiyet-i Hayriyeyi Islamiye azalarıyla görüştü. Daha sonra Kürtdağı’na giderek Kilis ve
havalisi Kuva-i Milliye Kumandanı Polat Paşa’dan aldığı talimatlar üzerine, Reyhanlı’ya dönerek arkadaşlarıyla birlikte silahlı mücadeleyi tam olarak başlattı. Ankara’da bulunan Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri Genel Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya Antakya, Iskenderun ve havalisinin Misak-ı Milliye dahil olup olmadığını soran bir telgraf çekti. Telgrafa cevap alamayınca Mustafa Kemal Paşa’ya tekrar ikinci bir telgraf daha çekti. Bunun üzerine Paşa, Tayfur Bey’e Miralay Recep Bey vasıtasıyla bölgenin Misak-ı Milliye dahil olduğunu bildirdi.
Böylece Tayfur Bey, bölgenin Misak-ı Milliye dahil olduğunu çevreye yayarak Arap yanlılarını büyük bir bozguna uğrattı. Bu hareketin üzerine Tayfur Bey’in Reyhanlı’daki çiftliği Fransızlar tarafından basılıp yağmalandı. Bunun üzerine Reyhanlı ve Yeniköy mıntıkasında Fransızlarla şiddetli çarpışmalar oldu.

Tayfur Bey 1921 yılında Kürtdağı ve havalisi (Hassa-Islahiye) Kuva-i Milliye komutanlığına atandı. Aynı tarihte Tayfur Bey’e “Tarık” kod adı
verildi. Tayfur Bey, 1926 yıllarında mücadele için canla, başla çalışmaktaydı. Ancak yorgun ve yıpranmış olan vücudu ağır çalışma temposuna dayanamadı ve ağır hastalandı. Tedavisi için Viyana’ya gitti. Tedavisi Viyana’da iki yıl sürdükten sonra Türkiye’ye
döndü ve Istanbul’da tedavisine devam edildi. Tayfur Bey, Istanbul’a döner dönmez Adana’daki cemiyeti sorduğunda cemiyetin kapandığını
öğrendi. Ancak o, tedavisinin tam bitmesini beklemeden, Istanbul’dan Ankara’ya döndü ve Fransızlar tarafından yasaklı olduğundan Hatay’a dönme imkanlarını araştırdı. Yusuf Hikmet Bayur Bey’in ilgisi, Hariciye vekaletinin çabaları ve talebi üzerine Fransızlar, Tayfur Bey’in Iskenderun Sancağı’na girmesini kabul ettiler, artık siyasi mücadelesini çok daha iyi bir şekilde başlatmış oluyordu.

Tayfur Bey 21 Mayıs 1933 yılında Adana’da kapanmış olan, Antakya – İskenderun ve havalisi Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni yeniden İstanbul’da kurup tescil edilmesinden sonra kurmuş oldukları cemiyetin en büyük amacının Türkiye’de bulunan Antakya – İskenderun ve havalisi Türkleri arasında yurttaşlık ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek, tahsil, tedavi gibi içtimai ve zaruri sebeplerle anayurdundan
ayrılmış olan yurttaşların, yurda olan sevgi bağını kuvvetlendirecek vasıtalara girişmekti. 1934 yılının son günlerinde Atatürk, Hasan
Rıza Soyak Bey’in teklifiyle, hükümetle temaslarında daha serbest olabilmesi için, Tayfur Bey’in Büyük Millet Meclisi’ne girmesini uygun gördü.

Tayfur Bey, 1 Mart 1935 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne katıldı. 8 Şubat 1935 yılında, Mustafa Kemal Atatürk, Soyadı Kanunu dolayısıyla Tayfur Bey’e bir soyadı vermeyi düşündüğünü söyledi ve “Sen Kayı boyundansın, Artukoğlu Sökmen Bey soyundansın.
Sökücü bir kişi olduğun için “Mürselzade” yerine sana “Sökmen” soyadını muvafık görerek veriyorum, yadigarım olsun.” dedi. Tayfur Bey bunun üzerine “Teşekkür ediyorum, minnet ve şükranla kabul ediyorum.” diyerek Atatürk’ün yanından ayrılıp Ankara’ya döndü. Artık büyük davanın sonuna geliniyordu. Büyük Komutan ve devlet adamı olan Atatürk’ün: “Şerefim üzerine söz veriyorum, Hatay’ı ecnebilerin eline bırakmayacağım” sözünün gerçekleştiğini büyük siyasi ve askeri dehasıyla İskenderun Sancağı’nın bundan sonra Hatay Devleti olarak kurulacağı aşikardı. Atatürk hastalığını göz ardı edip Mersin’deki askeri geçit törenine katıldı. Hatay’ı alacağına dair Fransızlara karşı
büyük bir kararlılık örneği göstererek, Hataylılara, “Kırk asırlık Türk yurdu esir kalamaz.” sözünü müjdeledi. Bunun üzerine Türk ve Fransız askeri heyetler toplanarak Fransız yetkililerine bu bölgenin öz be öz Türk olduğunu, yapılan seçimlerde de burada yaşayan insanların tamamının Türkiye’yi istedikleri vurgulandı. Böylece 5 Temmuz 1938 sabahı Kurmay Albay Şükrü Kanatlı Komutasındaki 2500 mevcutlu 48.Takviyeli Dağ Alayı iki koldan Hatay’a girdi. Artık bağımsız Hatay Devletini kurma çalışmaları başlamıştı.

9 Ağustos 1938 sabahı Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer’in telgrafla yaptığı davet üzerine mücadelenin ileri gelenleriyle 10 Ağustos günü, Dörtyol’da kalan Tayfur Bey’in çalışma odasında özel bir toplantı düzenlenerek Emniyet Genel Müdürü Şükrü Sökmensüer, Devlet Reisliği görevinin bizzat Atatürk’ün tespit ve tayin ettiği bu kişinin Tayfur Sökmen olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Tayfur Bey, “Aziz Atatürk’ün itimat ve teveccühüne karşı esasen müteşekkir ve minnettarım. Ancak ben şimdiye kadar Nahiye Müdürlüğü bile yapmış değilim. Bu itibarla bu vazifeyi başaramazsam Atatürk’te sahip olduğum itimat ve teveccühün kaybetmekten korkarım” dedi. Bunun üzerine Şükrü Sökmensüer, bunun Atatürk’ün emri olduğunu ifade ederek; “Ben tebliğe memurum, başka bir şey yapamam” dedi. 12 Ağustos 1938 sabahı Tayfur Bey Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a mektup yazarak Atatürk’ün kendisini Devlet Reisliğinden affetmesini
sağlamasını rica etti. Yapılan görüşmeler üzerine Atatürk son söz olarak “Devlet Reisi Sökmen olacaktır… Bu arkadaş tecrübe edilmiş, her
bakımdan itimada layık, namuslu ve becerikli bir insandır. Öteden beri bu yolda çalışmış ve başarılı hizmetlerde bulunmuştur. Binaenaleyh Devlet Başkanlığı için en münasibi odur. Bunu bir vazife olarak kabul etmelidir” diye son sözünü söyledi. 2 Eylül 1938 yılında Hatay Parlamentosu toplanarak Devlet Reisliğine büyük kahraman Tayfur Sökmen’i seçti. Böylece Hatay Devleti fiilen kurulmuş
oldu. Tayfur Sökmen o sırada hem Hatay tebası olarak Hatay Cumhurreisliği görevine seçilmişti, hem de Antalya Bağımsız Milletvekili olarak
TBMM üyeliği sıfatını muhafaza ediyordu. Hatay Devleti 1939 yılında Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarına geçene kadar, Tayfur Bey Hatay
Devlet Reisliği görevini başarıyla sürdürmüş ve tarihe 17. Türk Devleti Reisi olarak geçmiştir. Tayfur Sökmen, 3 Mart 1980 günü vefat etti ve İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında eşinin mezarının yanında devlet töreni ile toprağa verildi.

Tayfur Bey’in en büyük amacı Hatay şehidi olan Atamızın tüm Hataylılara hediye ettiği bu bölgenin en iyi şekilde korunması ve yüceltilmesidir. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı görevini yapmış ise de aldığı eğitim ve mütevazılığından dolayı kendisini hep Atatürk’ün bir memuru olarak görmüştür. Ailesine de bıraktığı en büyük servet; devletine, bayrağına, vatanına bağlı dil, din, ırk, renk, cins ve mezhep ayırımı yapmadan yaşamayı öğretmiş olmasıdır.

Tags
Amik Ovası, Atatürk, Hatay Devleti, Hatay'ın Kurtuluşu, Kuva-yi Milliye, Mursaloğlu Tayfur Sökmen, Tayfur Sökmen